6 Nisan 2013 Cumartesi

hangi saygı?

günlerim karmaşa içinde geçerken, insanlar da doğal olarak kendi dertleri ile boğuşmakta.. aklımda o kadar çok konu var ki nerede başlayıp nasıl toparlayacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. belki de maddeler haline getirmem gerekiyor. bilmiyorum. her gün o kadar çok şey oluyor bir o kadar da konuşuluyor ki boğulmak işten bile değil. sana gelip bazı şeyleri bilmediğini düşünmenin rahatlığı ile konuşanlar, sana baktığında zoraki gülümsemelerini anlayanlar ve yardımcı olmak isteyenler, kadın hissiyatı denen şeyin varlığının farkında bile olmadan hareket edenler.. hepsinin yanında ise kendin. insanları salak yerine koymak ne kadar kolay değil mi aslında. sen onlara ses çıkarmadıkça onlar senin saflığını kullanır ve bir anda kandırılmış bir aptal oluverirsin. çok büyük olaylar da olmasına gerek yok, en ufak bir 180 derecelik dönüşü fark ettiğinde bakış açıların değişir. e bir yandan da az biraz gözlem yeteneğin varsa karşındakinin mimiklerinden, etrafa bakışlarından, insan ilişkilerinden ne kadar da Polyanna olduğunu görüp kendine üzülürsün. hele birde gözlemlediğin kişiyi çok iyi tanıyorsan, sevgilin, arkadaşın ya da bir aile ferdin hiç fark etmez, işte o zaman hayal kırıklığı gelir ki bu en büyük üzüntüyü verir. işte bu konuma gelmek bir insanın en son isteyeceği şey değil midir? bu yüzden ne olursa olsun en güzel çözüm konuşmaktır. açık ve net olmaktır. ben farkına varıp hayal kırıklığımı yaşadıktan sonra ne anlamı kalır ki saygının?